23 Mart 2014 Pazar

IN-TU-I-TIVE Workshop Vol.02 @ Studio-X Istanbul March 22/23

''SEN YİNE BİLDİĞİNİ YAP'' 


Studio-X de Workshop'hazırlığı 22 Mart sabahı ve workshop süresince kullandığımız Ultimaker2  3D Yazıcı / 3D Printer




28 Kişilik Workshop Katılımcısı ile açılış konuşması 

Yer: STUDIO-X ISTANBUL 
Yürütücüler : Emre Başoğlu / Heykeltraş | Salih Küçüktuna / Mimar | Deniz Manisalı Leba /  Mimar | Ceyhun Derinboğaz / Mak.Müh.
Stüdyo Asistanı : Begüm Aktaş | Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi | Öğrenci
Sponsorlar : 3Dörtgen | Furkan Bakır



Intuitive Atöylesi; Eğitimin hangi aşamasında olursa olsun bir tasarımcı veya süreciyle benzerlik taşıyan bir başka disiplin adayının soyut duygu veya düşünceyi yapma eylemine dönüştürürken yaşadığı yoğun süreci mimarlık ve heykel alanı içerisinde deneyimlemeyi amaçlıyor.
Tasarımı sürecinin artık doğrusal bir yol izlemediği, sürecin her safhasında deneyimlenen ve keşfedilen yeni bilginin o anda sürece eklendiği son derece esnek ve uyum yeteneği yüksek bir yeni tasarım modeli gelişiyor. Bu modelde erken safhada anonim bilgi veya tecrübe ile edinilmiş ilk ve en etkin sonuç odaklı kısa yol çözümü çoğu zaman doğru sonuca götürse de yaratıcı olmaktan uzak sonuçlar da yaratabiliyor buna rağmen süreçteki keşfedilen ve kısa yolun etrafından dolaşan araştırmalar herhangi bir aşamada sürece dahil olabilme özellikleri ile yeni bir tasarım ve yapma, yaratma kültürü geliştiriyor.Günümüz teknolojilerinin sunduğu olanaklar ve gelişme hızının ivmesi sonuçta bizi baş döndürücü bir niceliğe ulaştırırken nitelikte sorunlu alanları da beraberinde getiriyor. Sağlıksız diye nitelenebilen bu tasarım alanının bir yönüyle de özgürleşmesinin getirdiği bir bildiğini yapma durumu oluyor. Kişinin iç dünyasında yaşadığı ve farklı şekillerde dışa vurduğu yoğun anların yaratıcı zekayı nasıl tetikleyebileceği, yaratıcılık ile bellek arasında nasıl ilişkiler kurduğu ve soyuttan somuta nasıl dönüştüğü halen uygulamalı bir araştırma alanıdır.
İnsan anatomisi ve malzemenin doğasının ve onun alt bilgilerinin geçmiş ve günümüz araçları ve malzemeleriyle karşılaştırmalı incelenmesini heykel disiplini içerisinde, bu soyutlama sürecinde somut nesnenin mekanla ve fiziksel çevre ile kurabileceği ilişkileri ürettiğimiz veya sahip olduğumuz ön bilginin tasarım sürecinde sayısal verilere dönüşüp tasarım sürecine nasıl aktarılabileceği ile ilişkili süreç araştırmasını da mimarlık disiplini içerisinde birbirine referanslarla inceleyeceğiz.
Henüz araştırma safhasında gerçek anlamı ile bir veri olarak kullanılamayan sezgisel(intuitive) tasarım bilgisinin ve bileşenlerinin ( intuitive design , intuitive intelligence ) sahip olduğumuz ancak tam olarak var olup olmadığından akıl yolu ile emin olamadığımız ve tam da bu özelliklerinden dolayı 20. yüzyılın formal eğitiminde gittikçe teknik alanlardan bu konuların uzaklaşıp sadece güzel sanatlar eğitimi alanında kalması merak ve keşfetme alanını tenhalaştırdı. Bilginin keşfedilme, yeniden üretilme ve paylaşılması ve yeni yapma biçimleri ile ilişkilendirilmesi pek çok disiplini tasarımın boş bıraktığı alanına çekmeye başladı. Bu gerekçelerle birincil işi tasarlamak olan disiplinlerin diğer disiplinlerle zorunlu etkileşimi arttı. Bu artan ilginin yeni üretim biçimleri ve araçları ile tam entegrasyonunun gerçekleştirmek için de daha çok bilmek yerine daha az bilgiyle ve daha çok disiplinle işbirliği sayesinde daha çok üretmek yapmak ve yaparak öğrenmenin kendisi günümüzde bir modele dönüştü. Bu atölyenin özelliklerinden birisi bu modelin en çarpıcı enstrümanlarından birisi olan 3 boyutlu yazıcıların günümüz tasarımına hangi yeni ayrıcalıklar getirdiğidir. Diğer özelliği ise heykel ve mimarlığın yaratım sürecinde hangi ortak safhaları barındırdığı, sürecin neresinde ayrıştığı ve hangi noktada birbirini beslediği ve birbirine referanslar verdiğidir.
Uygulayacağımız yoğun tasarım üretimi sürecininin çıktılarından birisi sezgiden bilgiye veya tersi karşı referanslarla ürettiği / üreteceği analog veya dijital tasarım modelinin / prototipin 3boyutlu yazıcı (3d printer) ile basılarak üretilmesi ve fiziksel nesneye dönüşmesi. Diğeri ise bu üretim tekniğinin tasarımda hangi alanları etkilediğinin, günümüzde ve gelecekte neye dönüşebileceği ile ilgili çok katmanlı deneysel bir öngörü oluşturabilmektir.
Atölyeyi intuitive kelimesinin etimolojik kökenleri ile ilgili kısa bir konuşmada neden sezgisel değil de intuitive kelimesini kullandığımızı anlattığımız kısa girişle ve tartışmayla açıp Türkçe anlamı ile tam karşlığı anlaşılamayan ancak en çok kullandığı teknoloji olan 3 boyutlu yazıcılar ile üretimi de kapsayan ”Additive Manufacturing” e de kısaca göz atacağız. Atölye sırasında tasarımlarımızı da 3 boyutlu olarak üretmeyi hedefliyoruz.

10 Mart 2014 Pazartesi

EPHEMERAL LIBRARY | GEÇİCİ KÜTÜPHANE / Alexis Şanal + Salih Küçüktuna / VÇMD #3 Sergi / Exhibition, Hayallerden Gerçekler / Dreams to Realities


GEÇİCİ KÜTÜPHANE
Alexis Şanal, Salih Küçüktuna

Geçici Kütüphane, odaklanma gerektiren çalışmalar için dingin mekanlar yaratabilen, grup çalışmalarına ortak alanlar sağlayabilen ve kullanıcılar tarafından sürekli, yeniden ve yerinde üretilen mekanlar olarak kurgulandı. Kütüphane, ziyaretçilerin elektronik ve basılı kaynaklara ulaşabileceği ve araştırma yapabileceği bir koleksiyondur. Birkaç tane veya milyonlarca kitap içerebilen farklı boyutlardaki kütüphanelerin fiziksel özellikleri, kütüphaneyi öğrenmeyi kendi biçimlendiren bir içerik olarak yansıtmaktadır.
Kütüphanenin üretken geometrisi, ziyaretçilerle etkileşime geçecek ve hayal güçlerini ve malzemeleri kullanarak mekanı tekrar tekrar yaratmalarına imkan verecektir. Kütüphanedeki kitaplar gibi nesneler de, işbirliğine açık etkileşimli halleri ve tekil bütünlükleriyle zihinlerde, sınırlı ve sınırsız ihtimaller yaratma potansiyeline sahiptir. Ziyaretçilerin aynı zamanda, bu sergi için özel olarak oluşturulan Geçici Kütüphanekoleksiyonunda yer alan kaynakları araştırmaya davet ediliyor.
+ Sergi esnasında oluşan işbirliklerinin görüntülenmesi ve belgelenmesi için bir web-kamerası kullanılacaktır.
++ Geçici Kütüphane’de ziyaretçilerin yanlarında götürebilecekleri geometrik parçalardan oluşan bir set bulunmaktadır.

EPHEMERAL LIBRARY 
Alexis Şanal, Salih Küçüktuna
The Ephemeral Library is conceived as an in-situ space constantly co-created and re-created to provide quiet areas for reflection and common areas to facilitate collaboration and group study. It is an organized collection of physical and digital information and material resources available to the visitors for reference and inquiry. As libraries range in size from a few books to several millions, the physical design of the library expresses the experience of libraries as generative systems of content for self-organized learning.
The generative three-dimensional geometry is designed to interact with the visitor and encourage them to continually recreate the space with the materials and their imaginations. As with a collection of books, a collection of objects has both finite and infinite potential of conceiving new possibilities in thought through its individual integrity and cooperative interactions. Visitors are also encouraged to study the resources collected specifically for the Ephemeral Library of this exhibition.
+ The exhibition will have a webcam that monitors and documents the composition collaboration throughout the course of the exhibition.
++ The Ephemeral Library has a kit of geometric components for visitors to take with them.

VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi VÇMD #3 HAYALLERDEN GERÇEKLER

VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: HAYALLERDEN GERÇEKLER

Eğitim Üzerine Projeksiyonlar

13 Mart – 1 Haziran 2014

Salı-Pazar (10.00-18.00), Perşembe (10.00-20.00)
İstanbul Modern Sanat Müzesi
Meclis-i Mebusan Caddesi
Liman İşletmeleri Sahası Antrepo 4,
34433, Karaköy

Okullar, aileden ilk kopuşun mekanları. Merak uyandırıp kendine çeken ama evden uzak ve öte ilk yabancı yerler. Çocukluğun, gençliğin geçtiği, becerilerin, potansiyellerin ilk açığa çıkmaya başladığı yapılar. İlk arkadaşlıkların kurulduğu, “yapabiliyor muyum? yapamıyor muyum?” endişelerinin ilk kez yaşandığı mekanlar. Okullar bir insanın oluşumunda büyük güce sahip olan ve en büyük titizliği gerektiren yerler. Aynı zamanda “eğitim nedir? ne olmalıdır? eğitim-mekan ilişkisi nasıl olmalıdır?” sorularını herkese düşündürebilen. Okullar insanların kıymetli olduğu düşüncesiyle kurulur, eğitim programlarıyla kişilerdeki potansiyelleri açığa çıkarmanın yollarını arar. Kişiye temel bir anlama, kendini ifade etmenin altyapısını kurabilecek bilgi aktarılmaya ve beceriler geliştirilmeye çalışılır. Ama eğitimin esas önemi kişiye kendisinin, diğer insanların ve yaşamın ne kadar değerli olduğunu gösterme sorumluluğundadır. Eğitimin en iyisi kendinden şüphe duyabilendir. Kişiye ne olması gerektiğini söyleyen değil, ne olmak istediğini sordurabilen ve o yolda ilerlemesini sağlayabilendir. Eğitim mekanla işbirliğiyle özgürleşmenin yollarını arayarak ve açarak kendini de kişileri de daha güçlü vareder. Özgürleşme kişinin hem kendi mutluluğu hem de etrafındaki diğer kişilerin mutluluğu için değer yaratarak yaşamasının temel koşuludur. Kendini en anlamlı şekilde ifade ettiğine inanarak yaşayan insan ışıldar, parıldar ve her tarafı aydınlatır.
Hayallerden Gerçekler sergisi bu yüzden eğitime bir başka gözle bakmayı öneriyor. Kişilerin neleri sevdikleri, nelerle, nerelerde, nasıl mutlu olduklarının öne çıkması gereken değerler olarak görüyor. Dolayısıyla kapsayıcı bir eğitim anlayışının zihinsel gelişimin yanı sıra zanaatla, üretimle, yaratıcılıkla ilişkisinin daha güçlü kurulması gerektiğine vurgu yapmak istiyor. O yüzden öncelikle bizleri saran gerçek durumu “orada olma isteği” üzerinden görmeyi, anlamayı önemsiyor. Biraz daha ileri giderek bu bakışı içeriden, okullarda eğitim gören öğrencilerin, atölyelerde bir zanaatı öğrenme gayretindeki çırakların gözünden görmeyi deniyor. Bunu yaparken eğitim ortamlarının eğitim sistemleriyle ne kadar iç içe olduğunu düşünmeye açmak istiyor. Ve gördüğümüz gerçekleri herkesin orada olmayı isteyebileceği, çok daha iyi bir hale getirebilmek için bizi düşünmeye, hatta teknoloji aracılığıyla eğitimle ilgili hayallerimizden gerçekleri kurmaya çağırıyor.


Sergi Küratörü: Şebnem Yalınay Çinici

Sergi Koordinatörü: Pelin Derviş
Sergi Ekibi: Alexis Şanal, Alper Derinboğaz, Aslı Kıyak İngin, Avşar Gürpınar, Bager Akbay, Benay Gürsoy Toykoç, Candaş Şişman, Deniz Tekkul, Elif Erdoğan, Fulya Özsel Akipek, Gençer Yurttaş, İdil Erkol, İdil Üçer Karababa, Osman Koç, Refik Anadol, Salih Küçüktuna, Sevgi Ortaç, Tansel Atasagun, Tuğrul Yazar, Yücel Tunca





Fotoğraflar ve Atölyeler:
Çıraklarla Kapalıçarşı ve Şişhane Fotoğraf Atölyelerinin Yürütücüleri & Fotoğraf-Video Çekimleri: Aslı Kıyak İngin, Gençer Yurttaş, Sevgi Ortaç, Yücel Tunca

Kapalıçarşı genç fotoğrafçıları: Abdullah Sülü, Ceyhan Sülü, Şahin Sülü, Şevket Sülü, Tuncay Sülü
Şişhane genç fotoğrafçıları: Murat Karabulut, Onur Külüğ, Oğulcan Er
Öğrencilerle Fotoğraf Atölyelerinin Yürütücüleri & Fotoğraf-Video Çekimleri: Tansel Atasagun
Okullardan genç fotoğrafçılar: Aysin Irmak Yiğit, Batuhan Ekşi, Berfu Bağcı, Beril Güven, Berke Gül, Betül Bayar, Burak Gündoğdu, Burcu İpek, Buse İrem Taşkıran, Dilara Çiçek, Doğukan Doğru, Ebra Naz Doğan, Ebrar Akın, Ece İrgin, Ela Çetinkaya, Elif Türk, Eren İnan Yılmaz, Erkin Gürerk, Erkin Serin, Esra Karadağ, Eylül Bengü Sıcak, Gamze Demir, Gülse Yılmaz, Hilal Şaziye Aygör, Ilgıt Batmaz, İlayda Eşli, İlker Ahmet Tuncel, Melisa Özer, Merve Macit, Nuray Akdağ, Piraye Raşe Tağı, Seher Coşkun, Sevda Yalçın, Sıla Keser, Uğur Erdil, Vildan Beçet, Yade Çiçek Sevinç, Yiğit Ülker, Zeynep Aldeniz, Zeynep Azra Günden, Zeynep Gündüz
Grafik Tasarım: Aslı Altay, Future Anecdotes Istanbul
Sergi Tasarımı: Şebnem Yalınay Çinici
Teknolojik Çözümler: Filika
Sergi Uygulama Koordinasyonu: Pattu

3 Mart 2014 Pazartesi

Zanaat ve Maker Hareketi | 300 Kelime - 04

 Sanayi devrimi sonrası 20. yüzyıl zanaat in neredeyse kaybolduğu, değerini ve saygınlığını yitirdiği bir yüzyıl oldu her nasılsa zanaat hiç yok olmadığı gibi aynı zamanda 21. yüzyılda zamana göre şekil değiştirerek ve yanına yeni yol arkadaşları da katarak tekrar gelişmeye başladı bunlardan birisi de maker hareketi. Maker hareketinden bahsetmeden önce zanaat meselesi üzerine biraz durmak lazım çünkü bu konu biz mimar ve tasarımcılar tarafından pek anlaşılamıyor. Neden anlaşılmadığı ile ilgili benim düşüncem 20. yüzyıl eğitim öğretim ve üretim modelleri ile bir zanaatkarın  zanaatını öğrenirken ve üretirken uyguladığı metodlar arasındaki fark , bu yüzden geçtiğimiz yüzyılın aklı ile bin yıllardır kendi geleneği olan bir yapma biçiminin zaten anlaşılamayacağı da bir başka tez. Reid Hoffmann her bireyin doğası gereği bir girişimci olduğunu ancak endüstri devrimi sonrasında özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren artık sadece bir iş gücüne dönüştüğünü söyler.Özellikle geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde doğan bireyler bu durumu doğal bir durum olarak kanıksamıştır bile. ilginç olan geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısındaki endüstriyel gelişmeler ve bu gelişmelerin yüzyıl ortasında yarattığı eşsiz ürünlerdir bu gelişmeler o kadar hızlı bir gelişime sebep oldu ki yarattığı olanaklar dünyasının sınırsız olması seri üretimle çeşitli stratejileri de beraberinde geliştirdi. İlk seri üretim örneklerinin günümüzde birer klasik olması eminim tasarımındaki ve üretimindeki hibrid yaklaşımlarla ilişkilidir. Tasarımdan mimarlığa, otomotivden müzik endüstrisine kadar geniş alanda olağanüstü çeşitlilikte prototipler üretildi. Kendi doğası gereği seleksiyona uğrayan prototiplerin pek çoğu bugün sadece müzelerde sergilense de halen günümüzde bir klasik olarak popülerliklerini korumaktalar ve tasarımcılara ilham vermeye devam etmektedirler . Yüzyılın ikinci yarısından itibaren günümüze kadar seri üretimin çıkmaza girdiği katma değer yaratmadığı sürdürülebilir modellere dönüşmediği ve en önemlisi de büyüyen niceliğe karşın son derece niteliksiz iş gücünü talep etmesi de olumsuz sonuçlar doğurdu. bunun en çarpıcı örneklerinden birisi GM ve Detroit'in hikayesidir. Peki halen geçerli olan üretim yapısı ve strüktüründe büyüyen tasarım ofislerini korkutan nedir ? Bir örnekle açıklamak gerekirse çırak, usta, usta başı, kalfa, teknisyen, mühendis, şef diye hiyerarşik sıralanan üretime ve sermayeye dayanan işgücü modelinde bu sıralama aşağıdan yukarı işler ve değerlendirilmesi de aynı şekilde olur. İşte tam bu noktada 21.yüzyıl yeni bir model geliştirmenin eşiğine geldi ve inovasyon 21. yüzyılın ın en önemli kavramlarından birisi oluverdi. Bir yandan alışılagelmiş devasa ölçekteki üretimler devam ederken diğer yandan sermayeye dayalı olmayan üretim biçimleri gelişmeye başladı yani bir noktadan diğer noktaya giden en kısa yol en verimli gibi anlaşılsa da yarattığı tek tip kültür sürdürülebilir olmaktan çok uzaktı. Bu yolların etrafından dolaşan sayısız nitelikli düşünme, tasarlama ve üretim şekilleri kendi kültürlerini yarattı ve yaydı ve bugün her birey küçük bir hobisi ile başlattığı bu çeşitli mikro girişim modellerini bir harekete de dönüştürdü. Maker hareketi bunlardan belki sadece toplamda küçük bir kısmını kapsayanıdır ancak önemlidir, zanaat ise tam da bu saydığım niteliklerin hepsini barındıran çok daha geniş bir alanı kapsar. Pek çok alanda genellikle lokal, küçük ve orta ölçekli fakat paylaşıma açık başka bir anlamda açık kaynaklı gelişen küçük yapılar birbirleriyle çok disiplinli bir ağ kurmanın eşiğine geldiler. Vizyon sahibi bazı büyük kuruluşlar da inovasyon şemsiyesi altında az önce sıraladığım bu hiyerarşik yapıyı yeniden düzenlediler. Bugün inovasyonun ön planda olduğu bir yapıda zorunlu bir yönetim hiyerarşisi olsa dahi bu yapıyı tersine çeviren genellikle de yatayda geliştiren pek çok durum katma değer üreterek bu yeni modelin kültürünü yaygınlaştırıyorlar.
Zanaat  günümüzde yeni araçları kullanarak heyecan verici bir ivme kazandı . Ürettiği değerin ve kültüre yaptığı katkının anlaşılması ile sosyal medyada çoğu zaman hak ettiği yeri de paylaşma imkanı buldu ve yaymaya devam ediyor. Bu etkileşim kendi motivasyonunu başka ilgi alanlarını da etkileyerek güçlendirdi bütün bunların aynı anda olması bir maker ın keşfetmekteki iştahını kabarttı ve bu keşiflerin şu anda geldiği nokta günümüz teknolojilerinde devrim niteliği taşıyan gelişmelere sebep oluyor. Yani daha çeyrek yüzyıl önce sadece bir iş gücü olan akıl bugün bir girişimciye dönüştü ve hızla yayılıyor. Şu anda 2. endüstri devrimi gerçekleşiyor ve sadece üretim özelinde değil tasarım ve yazılım ile sürekli paylaşarak ve gelişerek. Bugünün yeni zanaatkarı proaktif özelliğini karmaşık işleri kendine has yöntemlerle çözebilmesi ve etrafındaki olan bitene karşı etkilenmelere açık olması yanında yaptığı işin teknolojisine adapte olup onu geliştirmesini de bilmesiyle şu üç adımı izlemektedir. Yap (make) tasarla/yarat(create) ve geliştir (innovate) . İlk bakışta pragmatik gelen bu yöntem ki kısmen öyledir aslında daha çok deneysel yapısıyla öne çıkar. Eksik olan yanı henüz ciddi bir felsefi altyapısı oluşmamıştır daha çok anonim özellikleri ile gelişmektedir. Modernizmin geç döneminde ortaya çıkan ve modernizmi eleştiren post-modern yaklaşımlar modernist bakış açısıyla dikkate bile alınmadan reddedilmiş gibi görünse de bugünün eleştirel modernist bakış açısının oluşmasındaki neredeyse bütün düşünsel üretim ve referansları post-modern düşünürlere aittir. Bunlardan mimarlık ile en ilişkili olanları Derrida, Heidegger, Baudrillard, Deleuze v.b örnekleri verilebilir bu durum aslında çelişkilidir. Bu anonim yapma biçimi yüz yıl öncesinden farklı olarak olağanüstü büyüklükteki bilgi erişimi ve paylaşımıyla çok daha detaylı ve kapsamlı gelişmektedir. Geçtiğimiz İstanbul Tasarım Bienal'inde zanaat meselesinin öne çıkması ve önümüzdeki Venedik Mimarlık Bienali'ndeki ''Fundementals'' üst başlığı altında çokça anonim üretim biçimlerine sahne olacaktır. Bu bienale geçen yüzyıl aklı ile yaklaşırsak yine izlenen , dökümante edilen bir katalog sergisiyle karşılaşabiliriz, halbuki daha çok deneyimlenen özellikleri ile sergilenmenin ötesinde iz bırakan bir deneyime yol açması o deneyimi tekrar yaşamak için bellekte kayıt altına alınacak ve keşfetme özelliklerimizi besleyecektir. Bu durum aslında yine günümüz tasarım ve sanat izleyicisinin artık izlediği bir ''şey'' e dahil olma ihtiyacından ve tekrar tekrar deneyimleme ihtiyacından ileri gelen bir beklenti yaratmaya başlamıştır.
 
Bir tasarımcının, bir mimarın bir maker ve zanaatkarın birleştiği paydalar yaptıkları işi sevmeleri, sürekli keşfetmek istemeleri ve bugün artık bunu paylaşmaktaki istekleridir.Bu yüzden günümüz paylaşım modeli, bu hareketi ve bu ağı ortak alanlarda buluşturma ve dışarıdan bakıldığında sosyal olmadığı izlenimi veren ancak tersine en sosyal olduğu durumu yaratma olasılıklarını doğuracaktır.   

17 Şubat 2014 Pazartesi

IN-TU-I-TIVE WORKSHOP / IN-TU-I-TIVE ATÖLYESİ | 22-23 Feb / Şubat Bi'sürü Workshop @ YTÜ


IN-TU-I-TIVE  

''Sen Yine Bildiğini Yap''

 
 
Intuitive Atöylesi; kişinin iç dünyasında yaşadığı ''fütur''un yaratıcı zekayı nasıl tetikleyebileceği, bu yoğun duygusal anların yaratıcılık ile bellek arasında nasıl ilişkiler kurduğu ve soyuttan somuta nasıl dönüştüğünün araştırılması aşamalarını içeriyor. Anatomi ve onun alt bilgilerinin heykel ile bu soyutlama sürecinde somut nesnenin mekanla ve fiziksel çevre ile kurabileceği ilişkileri de mimarlık-heykel disiplinleri alanında inceleyeceğiz.

Atölyenin öne çıkan iki önemli özelliği olacak ; birincisi  tasarım alanında farklı disiplinlerin bilgilerini ortak bir ağ ile birleştirerek çok disiplinli yapı ile gelişmekte olan tasarım alanının araştırılması ve geliştirilmesi ikincisi ise  günümüzde hızla gelişen ve tasarım üretiminde bir çığır açan süreçlere eş zamanlı katılabilen yeni üretim teknolojileri ile tanışılması.

Bu kısa süreli atölyede tasarımın dijital araçlarla şekillenmesi ile dönüşen süreçlerin içerisinde henüz araştırma safhasında gerçek anlamı ile bir veri olarak kullanılamayan sezgisel tasarım bilgisinin ve bileşenlerinin ( intuitive design , intuitive intelligence ) günümüz tasarım araçları ile entegrasyonu ve sonuçlarının araştırılması hedefleniyor.  uygulayacağımız tasarım sürecini sezgiden bilgiye veya tersi karşı referanslarla ürettiği / üreteceği dijital tasarım modelinin / prototipin 3boyutlu yazıcı (3d printer) ile basılarak üretilmesi ve fiziksel nesneye dönüşmesi bu üretim tekniğinin tasarımda hangi alanları etkilediği günümüzde ve gelecekte neye dönüşebileceği ile ilgili çok katmanlı deneysel bir araştırma

intuitive Atölyesinin öncelikle etimolojik olarak kökenleri ile ilgili kısa bir konuşmada neden sezgisel değil de intuitive kelimesini kullandığımızı anlattığımız kısa girişle, Türkçe anlamı ile tam karşlığı anlaşılamayan ancak en çok kullandığı teknoloji olan 3 boyutlu yazıcılar ile üretimi de kapsayan ''Additive Manufacturing'' e de kısaca göz atacağız ve tasarımlarımız 3 boyutlu olarak üreteceğiz
Yürütücüler :  Emre Başoğlu Heykeltraş | Salih Küçüktuna Mimar
 
Katılmak için,  http://www.bisuru.org/ 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Robotik ve Mimarlık | 300 Kelime - 03


Geçtiğimiz günlerde hepimizin dikkatini çeken bir takım teknoloji haberleri yayınlandı. Bu haberlerin en dikkat çekenleri arasında kuşkusuz Amazon'un Prime Air olarak adlandırdığı radyo kontrollü quadcopter ile siparişlerini adreslerine kısa sürede ulaştırması, B. Obama'nın code.org 'dan da bahsederek genç jenerasyonun ''kod'' öğrenmesi gerektiği ile ilgili heyecan verici konuşması (izlemek için), Microsoft'un MakerBot ile iş birliği ve son olarak Google'ın Boston Dynamics'i satın almasını sayabiliriz. Daha pek çok popüler olmayan haberler ilgilenenler için çeşitli lokal web sitelerinde veya sosyal medya üzerinden yayılıyor. Üniversitelerin mimarlık ve tasarım departmanlarının son bir kaç yıldaki özellikle fab-lab ilgisini de biliyoruz. Bu ilgiyi arttıran ve herkesin yakından bildiği konu ise yine son yıllarda popülerliğini koruyan çok eksenli programlanabilir endüstriyel robot kolların mimari ölçekteki üretimlere katkıları. Bunlardan en bilineni Prof. Fabio Gramazio ve Prof. Matthias Kohler'in ETH Zurich'de ekibiyle yaptığı önemli araştırmalar. Duyduğumuz ve izlediğimiz kadarıyla robot kolların da üniversitelerin mimari üretim laboratuvarlarına alınıp kullanılmasında da hızla bir artış var. 
S.Spielberg'in 2002 yapımı Azınlık Raporu (Minority Report) filminin başlangıç sahnesinde 2054 yılında Kuzey Virginia'da çok tanıdık olduğumuz bir ''ev'' imajı görüyoruz ve o evdeki yaşayan kişinin kıyafetinden çantasına kadar baktığımızda 2054 yılına ait hiçbir kanıt göremiyoruz. Bu imaj beni çok etkilemişti, sebebi ise 50 yıl sonrasına ait gelecek öngörüsünde yaşam tarzımız ile bağlantılı olduğunu düşündüğümüz halde aslında ev tasarımının genel anlamıyla neredeyse hiç değişmeyeceği idi.  Filmin sonraki sahnelerinde elbette iletişim, güvenlik ve ulaşım araçları başta olmak üzere pek çok araç olağanüstü gelişmiş özellikleri ile bize sunuluyordu, işte bu özelliğiyle gelecek için aslında en gerçekçi yaklaşım . Bu filmin yakın gelecekteki mimarlık ile ilişkili öngördüğü gerçekçi tablo dikkat çekicidir diye düşünüyorum.
Günümüzde içinde bulunduğumuz koşulların değişimi ile buna adapte olan ve gelişen yapıların daha çok tasarım değil mühendislik temelli ve ihtiyaçlar odaklı olduğudur.  Tasarıma ihtiyaç duyulduğunda ise yine yaratıcı mühendislik alanının bu alandaki eksikliği tamamlamak üzere tasarım alanına gittikçe yaklaşmasını da gözleyebiliyoruz. Yani tasarımcılar artık ihtiyaçlar hiyerarşisinde oldukları noktadan bir adım yukarı çıkma çabasında olmalılar.
Bu yeni üretim modellerinin ve araçlarının sürece entegrasyonu ile mümkün gibi görünüyor ancak entegrasyon biraz zaman alacak gibi. Bunun başlıca sebepleri arasında gördüğüm kadarıyla mimarlık mesleğinin gelişen teknoloji ve fikirlere  adaptasyonunun gereğinden zayıf olması var. Bu zayıflığın en önemli sebepleri arasında biraz çelişkili gibi gelse de görece geleneksel köklerinin kuvvetli olması, mimarlığın yeniliklere bakış açısını da farklı şekillerde etkiliyor ve bu etki eleştirel bakışın ve mesleğin demokratik özellikleri ile de ilişkili . Her nasılsa ironik bir şekilde bu özgür ve açık fikirli imajının arkasında koyu muhafazakar bir yapısı da olduğunu söylemek mümkün tabii ki kimse ilk tahlilde bunu kabul etmeyecektir, niyetim de bu konuda bir tartışma yaratmak değil.Durumun henüz bir problem yarattığını düşünmesem de çok yakında bir probleme dönüşme potansiyeli var, bu durumda birkaç yöntem belki sürece entegrasyonu kolaylaştırır. Öncelikle mimarlık stüdyolarının teknoloji stüdyoları ile ilişkilendirilmesi ve buna bağlı tasarım metodolojisi geliştirmesi gerekiyor ki hali hazırda önemli okullar ve kurumlar bu işe çoktan bulaşmış durumda. Mimarlık ofislerinin ise bu teknolojileri gereklilik olmasa bile ar-ge amaçlı sahiplenmeleri ve bir araştırma konusu olarak görmeleri,ilgilerini canlı tutmaları açısından gerekliliktir. Yeni medya sanatçılarının tasarıma eklemlenmesi farklı disiplinlerin ofislerle daha organik ilişkileri olamaları ve her ofisin atölye değil artık teknolojik ekipmanları eksiksiz bir laboratuvara sahip olmaları veya bir ek yapı olarak mevcut yapılarını esneterek bu yeni oluşumu desteklemeleri gerekmektedir. Genel eğilimin dünyadaki bilinen ofisleri izleyerek ona göre bir pozisyon almak olduğu görülse de değişimi takip etmek mantığı 21.yy özellikleri arasında biraz eski moda kalıyor. Potansiyelleri açısından her ofis ve kişi ciddi bir değerlendirilemeyen birikime sahip.

Girişte bahsettiğim son dönemdeki haberler tasarımın temel bileşenleri olan form ve fonksiyon kavramlarını şimdiden genişletti bile. 

8 Kasım 2013 Cuma

Exhibition | "The Smooth and the Striated: Geometry and Landscape as Architectural Knowledge" | Video art by architects from Istanbul



The COMPUTATIONAL DESIGN INITIATIVE ISTANBUL group presents an exhibition "The Smooth and the Striated Geometry and Landscape as Architectural Knowledge" of video art based on the digital designs of a group of architects and digital artists focused on computational design in Turkey including Alper Derinboğaz, Refik Anadol, Gökhan Karakuş, Nilufer Kozikoğlu, Peter J. Lu and Salih Küçüktuna. These works explore abstraction and geometry in the spatiality of digital architecture. The exhibition curated by Gökhan Karakuş also includes Anadolu Videograf a video artwork by Mustafa Sakarya that analyses the aesthetics of geometry and landscape that have occurred in Turkey in the late 1980s. The exhibition includes editioned digital artworks by architects for sale for the first time in Turkey. 

7 - 10 Kasım / November 7 - 10, 2013 

Booth IKM 711

Plugin Istanbul Dijital Sanatlar ve Yeni Medya
/ Plugin Digital Arts and New Media
Contemporary Istanbul Sanat Fuarı / Art Fair
İstanbul Kongre Merkezi
Harbiye, Istanbul

Sergi tasarım ve yapım / Exhibition design & produced by EMEDYA DESIGN


For more information. Click here